“Yılın Sivil Toplum Farkındalık Ödülleri” sahiplerini buldu

“Yılın Sivil Toplum Farkındalık Ödülleri” sahiplerini buldu

AK Parti Sivil Toplum ve Halkla İlişkiler Başkanlığı tarafından bu yıl ilki düzenlenen “Yılın Sivil Toplum Farkındalık Ödülleri” sahiplerini buldu. 10 kategoride yarışan yaklaşık 2 bin projeden finale kalan 15 projeye ödüllerini AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım takdim etti.

Başbakan Yıldırım konuşmasına, 18 sene önce hayatını kaybeden sanatçı Barış Manço’yu rahmetle anarak başladı. Barış Manço’nun, toplumun ve ülkenin kültür zenginliğini bütün kesimlerine sevdiren değerli bir sanatçı olduğunu söyleyen Yıldırım, ayrıca MHP Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklı’nın eşi Hülya Sancaklı’nın vefatı nedeniyle üzücü bir haber daha aldıklarını belirterek, Sancaklı ailesine ve MHP camiasına başsağlığı diledi.

Bugün ilk kez “Yılın Sivil Toplum Farkındalık Ödülleri”ni vereceklerini anımsatan Yıldırım, “‘Marifet iltifata tabidir, alıcısı olmayan meta zayidir’ diye Muallim Naci’nin güzel bir sözü var. Ödül almaya hak kazanan bütün arkadaşlarımızı tebrik ediyor, yürüttükleri sosyal projelerle insanımıza örnek olan herkese şükranlarımı sunuyorum. Bugün her ne kadar Bursa’nın Saitabat köyünün kadınlarından oluşan derneğin güzel ürünlerinden tatma fırsatı bulamadıksa da… Köylü kadınlar bir araya gelerek dernek kurmuşlar, organik ürünlerin üretimine başlamışlar. Yemekte sohbet ederken ‘Pazarlama, satış probleminiz var mı?’ diye sordum. ‘Yetiştiremiyoruz Sayın Başbakanım’ dediler.” ifadelerini kullandı.

BASBAKAN

Başbakan Yıldırım, girişimcilerin iş kurarken ürünü, hizmeti nasıl satacaklarını, işin devamlılığını nasıl sağlayacaklarını düşündüklerini, bunun çok doğru olduğunu dile getirdi.

Bunlar düşünülmediği takdirde yapılan yatırımın atıl olacağını, paraların boşa gideceğini anlatan Yıldırım, ülkenin böyle bir probleminin olduğuna dikkati çekti.

“Asıl olan doğdukları yerde, doymalarını sağlamak”

Bursalı kadın girişimcileri kutlayan Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:

“Bursa’da Sermin Hanım’ın yaptığı küçük bir örnek ama bunu Türkiye’nin ölçeğinde 55 bin köyümüzde büyütebiliriz, böyle bir imkanımız var. Bizim amacımız şu; vatandaşlarımızın, yurt içinde yurt dışında yaşayan toplam 85 milyonu bulan bütün vatandaşlarımızı bulundukları yerde mutlu yapmak. Asıl olan doğdukları yerde doymalarını sağlamak, geleceklerini, çocuklarının geleceklerini bir macerayla doğudan batıya göç ederek değil, doğdukları, büyüdükleri, havasını soludukları o kendi ana yurtlarında, memleketinde sürdürmeleri. Bunu yaptığımız zaman birçok konuyu halletmiş olacağız. Bugün yaşadığımız mülteci ve göç problemi, terör konusu, sosyal sorunların temelinde bölgeler arasındaki refah ve kalkınma farklılığı yatmaktadır. Biz onun için terörle bir yandan güvenlik boyutu, vatandaşın milletin canına kasteden bu alçaklarla mücadele ederken bir yandan da terörün merkezi konumundaki bölgeye maddi ve manevi kalkınma projesini başlattık. Cazibe Merkezleri Projesi’nin esası, özü budur.”

Yıldırım, Doğu ve Güneydoğu’daki 23 ilde terörün neden olduğu kalkınmanın gecikmesini ve doğu ile batı arasındaki farkı kaldırmak için çok iddialı bir proje başlattıklarının altını çizdi. Başbakan Binali Yıldırım, proje açıklanır açıklanmaz doğu ve güneydoğuda yatırım için bin 200 müracaat aldıklarını, bu yatırımların toplan tutarının 20 milyar lirayı geçtiğini, ayrıca bu projelerle 115 binin üzerinde doğrudan istihdam geleceğini vurguladı.

“Sadece oy vermekle iş bitmiyor”

Saitabat köyü örneğini, Türkiye’nin bir gerçeğini ortaya koymak için anlattığını belirten Yıldırım, şunları kaydetti:

“Sivil tolum kuruluşlarımızın en önemli görevlerinden biri, çalıştıkları alanda toplumsal kucaklaşmayı, birlikteliği sağlamak, ülkenin her türlü sorununa karşı ilgisiz kalmamak. Sorunları, torunlara havale etmemek. Sorunları ele alıp çözümleri üretmek hepimizin, bu salonda bulunan ya da bulunmayan bütün sosyal gruplar, paydaşlar ve sivil toplum kuruluşlarının ana görevidir. ‘Efendim biz sandığa gittik, iktidarı seçtik, bizden daha ne istiyorsunuz?’ deyip kenara çekilmek yok. İktidar sizden yetki aldı, vadettiği işleri yapacak, şeytan taşlamaktan fırsat bulursa ama sizin göreviniz bitmiyor. İktidara yön vereceksiniz, öneriler üreteceksiniz, fikirlerinizi paylaşacaksınız, yanlış yapıyorsa da hukuk devleti ve demokrasi içinde uyarılarınızı da dostça yapacaksınız. Sadece oy vermekle iş bitmiyor.”

Yıldırım, sivil toplum örgütlerine, şemsiyeleri altında bulunan herkesin beklentilerini karşılayacak güzel işler yapmaları tavsiyesinde bulundu.

Sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerinin hiçbir zaman ideolojik bir yaklaşım içinde olmaması gerektiğine işaret eden Yıldırım, “Bazı sivil toplum örgütleri, toplumun genel beklentisini değil de birtakım marjinal, ideolojik grupların sözcülüğünü yapıyor. Bunlar çoğunlukta değil, fakat bu gerçeği de bilmemiz lazım. Sayıları çok değil, ama bazen gürültüleri de haddinden fazla oluyor.” diye konuştu.

FARKINDALIK

Gezi Parkı odaklı olayları hatırlatan Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Parktaki düzenlemede 8-10 ağacın yerinin değiştirilmesi miydi mesele? Mesele o değil, bağıranlar ne diye bağırmaya başladı? ‘Dünyanın en büyük havalimanını, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nü, Osmangazi Köprüsü’nü, Marmaray’ı yapmayın, Avrasya tünelini, yolları, tünelleri yapmayın.’ Bu ne demek oluyor? O günlerde Venezuela, Meksika ve Brezilya’da da benzer olaylar oluyor. Orada da insanlar sokakta. O sokaktaki insanlar da şöyle bağırıyor, ‘Paraları çarçur etmeyin, futbola, eğlenceye, oraya buraya harcamayın da yol yapın, köprü yapın, tünel yapın.’ Aynı anda oluyor. Türkiye’de ‘yapmayın’, orada da ‘yapın’ diye bağırıyorlar. Hangisi doğru?”

“Amerika’da hızlı tren yok, Türkiye’de var”

Yıldırım, ülkenin kalkınması, büyümesi ve muhannete muhtaç olmamak için daha çok çalışmak gerektiğini vurguladı.

ABD’li üst düzey bir yetkilinin, “Türkiye’nin son 15 yılda ne yaptığını görmeden bizim altyapı çalışmalarına başlamamamız lazım.” sözlerini hatırlatan Yıldırım, şunları söyledi:

“Yeni yönetim, alt yapıya çok yatırım yapacağını açıkladı. Sayın Trump ilk toplantısında, ‘Yollar yapacağız, köprüler yapacağız, demiryolları yapacağız. Ülkeyi bir baştan bir başa imar edeceğiz.’ dedi. Biz de dedik ki ‘Buyurun, tecrübe burada. Gerekli desteği veririz’. Türkiye’de hızlı tren olduğunu biliyorsunuz, Amerika’da olmadığını biliyor musunuz? Amerika’da hızlı tren yok, Türkiye’de var. Dünyanın en büyük havalimanını Türkiye yapıyor. Bu gürültülerin arkasında bir sebep var. Türkiye’nin etkin ülke olmasını geciktirmek. ‘Edilgen olsun, herkes konuşsun, Türkiye de arkasından gitsin’. Bizim tarihi sorumluluğumuz var. Bu bölgede biz önemli bir emniyet unsuruyuz. Etrafımız ateş çemberi. Suriye’de 6 yıldır devlet yok, Irak’ta otorite yok. Buradan doğan bütün bedelleri ödeyen ülke Türkiye.”

“Takdir çok, takviye yok”

Türkiye’de, memleketini terk eden her beş Suriyeli’den üçünün misafir edildiğine, 3 milyondan fazla mültecinin ağırlandığına dikkati çeken Yıldırım, “Bundan da gocunduğumuz falan yok. Bunu severek yapıyoruz. Onlar bizim komşumuz, dindaşımız, her şeyden önce onlar insan.” değerlendirmesini yaptı.

“İnsanı yücelt ki devlet yücelsin” anlayışını 600 yıl dünyaya hakim kılmış Osmanlı’nın torunlarına yakışanı yaptıklarını anlatan Başbakan Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:

“Biz bunları yaparken, ‘Bu Türkler iyi yapıyor, hakikaten örnek altyapıları var, kampları var. Çok güzel. Binlerce çocuğa eğitim veriyorlar, sağlık hizmetleri veriyorlar. Her ihtiyaçlarını karşılıyorlar’… Takdirlerin bini bir para. Takdir çok, takviye yok. Sadece takdir, sırt sıvazlamak yetmez. Uluslararası camia sorumluluğunu hatırlamalı. Biz yapacağız, 25 milyar dolar harcamışız, gerekirse o kadar daha harcayacağız. Allah’a şükür imkanımız var ama istiyoruz ki dünyanın diğer ülkeleri de bu yüke ortak olsun. Bugüne kadar 700 milyon dolar para ancak toplanabilmiş. Dünyanın imkanları bu kadar mı?”

Siyasi partilerin de sivil toplum örgütleri gibi topluma öncülük etme görevi olduğuna işaret eden Yıldırım, sadece siyaset yapmakla yetinilmemesi, aynı zamanda ülkenin, milletin yararına olan her türlü fikrin, girişimin yanında olunması gerektiğini vurguladı.

AK Parti’nin, sivil toplum örgütlerinin ülkede farkındalığının yaygınlaştırılması için hayırlı bir hizmete imza attığını belirten Yıldırım, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Fatih Şahin ve çalışma arkadaşlarını kutladı.

“AK Parti, değişim taleplerine cevap veren bir çizgiyi muhafaza etti”

AK Parti’nin, ülkeye katkısı olan proje ve uygulamaları bugüne kadar desteklediğini, bundan sonra da desteklemeye devam edeceğini bildiren Yıldırım, şu görüşlerini paylaştı:

“Partimiz kurulduğu günden bu yana yeniliklerin değişmez adresi olmuştur. Bu yönüyle aynı zamanda AK Parti de bir okuldur. Henüz 15 yıllık bir geçmişi olmasına rağmen AK Parti, siyasi hayatımızda çok önemli değişiklikleri birer birer hayata geçirmiştir. Partimiz hiçbir zaman bir zümrenin, bir bölgenin partisi olmadı, daima millet odaklı ve önceliği Türkiye olan, Türk milleti olan bir siyaset yaptı. Siyaseti ‘sağ, sol’ diye dar kalıplar içine sokmadan, sağın da solun da değişim taleplerine cevap veren bir çizgiyi muhafaza etti. Aynı şekilde ülkesi için çalışan, üreten, hizmet aşkıyla gayret gösteren herkesin yanında olduk, bundan böyle de olmaya devam edeceğiz.”

Ülkesi için çalışan, üreten, hizmet aşkıyla gayret gösteren herkesin yanında olduklarını, bundan sonra da olmaya devam edeceklerini belirten Yıldırım, bugün sosyal sorumluluk bilincini yaymak ve bu alanda farkındalığı daha da geliştirmek için bir arada olduklarını bildirdi.

Memleket için fedakarca gayret gösteren ve güzel projeler üreten herkesin gayretlerinin bilinmesini, tanınmasını, karşılık görmesini hedeflediklerini aktaran Yıldırım, ödül almaya hak kazanan bütün proje sahiplerini kutladı.

Yıldırım, “Türkiye, sosyal sorumluluk kavramının hakkını sonuna kadar veren bir ülkedir. En büyük sosyal sorumluluk, savaştan canını kurtarmak için ülkemize sığınan 3 milyon kardeşimizdir, Suriyelidir. Beş yılda bu ülke topraklarında hayata gözünü açan 200 bin Suriyeli çocuk var. Onlar, bu topraklarda doğdu. Onlar, bu toprakların insanı olarak büyüyecek, yaşayacak.” diye konuştu.

FARKINDALIK-BASBAKAN

Suriye’den gelen bütün göçmenlere sağlık hizmeti, büyük bir çoğunluğuna eğitim hizmeti verildiğini, meslek öğretildiğini ve hayata tutunmaları için ne gerekiyorsa yapıldığını vurgulayan Yıldırım, şöyle devam etti:

“Bu işin bir tarafı. Diğer tarafını da söyleyeyim. 2002 yılında Türkiye’de hükümet eliyle devlet marifetiyle yapılan sosyal desteklerin tamamı 3 milyar civarındaydı, 3 katrilyon. Bugün ne kadar? 45 milyar. 15 kat. Sosyal devlet, solcu olmakla olunmuyor, sosyal devlet sosyal ihtiyaçları görmekle oluyor. Bu işin lafını yapmakla olmuyor. Solcu dostlarımız, sosyal demokratlar bol bol konuşur. Sosyal projeler, sosyal katılımcılık, sosyal adalet, sadece konuşurlar. Ama konuşmadan yapanlara bu ülkenin ihtiyacı var. Adres de AK Parti’dir. AK Parti az konuşan, çok çalışan partinin adıdır. Milleti, ülkesi için ilk günden beri Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde ülkemizin sorunlarını, dağ gibi sorunları, dağ gibi hizmetlere dönüştürerek bugünlere geldik.”

Başbakan Yıldırım, bunun karşılığını milletin verdiğini belirterek, “11 referandum, seçim geçirdik. Her birinde milletimiz yapılanları gördü, takdir etti ve gereğini yaptı. Millete söyleyecek tek bir lafımız yok. Hele hele 15 Temmuz’dan sonra milletin karşısında ceket alıp kaçmak değil şapka çıkarmak yakışır başka hiçbir şey yapamayız.” dedi.

Milletin demokrasiyi koruduğunu, Türkiye’nin geleceğinin aydınlık günlerini teminat altına aldığına değinen Yıldırım, “Bu millet için daha ne yapacaksın, gece gündüz çalışacağız, daha çok üreteceğiz, daha çok iş alanı yapacağız, terörü ülke gündeminde en aşağı sıralara indireceğiz. Daha fazla ekonomi, daha fazla iş, daha fazla aş ve ülkemizin her köşesinde insanlarımızın mutlu olması için emniyet içinde yaşaması için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.” ifadesini kullandı.

Anayasa değişikliği konusuna değinen Yıldırım, “Biz daha topa girmedik. Biraz söylenenler söylensin, herkes eteğindeki taşı döksün, kafasındaki bütün soruları, düşünceleri ortaya koysun, biz de çıkıp hangisinin doğru, hangisinin doğru olmadığını anlatacağız.” değerlendirmesinde bulundu.

Yıldırım, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Anayasa dayatma kültürüyle olmaz” sözlerini eleştirerek, şu görüşlere yer verdi:

“Anamuhalefet partisi Genel Başkanı bir mülakatta diyor ki; ‘dayatmayla anayasa olmaz.’ Bu, Meclisi yok saymaktır. Mecliste görüşüldü bu anayasa, kendisi de oradaydı. Millet iradesinin temsili neredir? Meclistir. ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.’ diye Meclisin duvarında yazıyor. Milletin temsilcileri orada. Bütün bunlar ortadayken, ‘Bu anayasa değişikliği dayatmadır’ demek, siyaseti, milli iradeyi inkar etmek demektir. Talihsiz bir beyanattır.”

Başbakan Yıldırım, Mecliste anayasa yapılmadığını, yapılacak anayasa değişikliğini millete götürecek alt yapının hazırlandığını belirtti.

Yıldırım, şunları kaydetti:

“Millet bizi seçmiş Meclise göndermiş, ‘Benim ihtiyaçlarım neyse bunu halledin.’ diyor. Her seçim öncesi yollara düşmüşüz. Bütün partiler, ‘Anayasanın değişmesi lazım, darbe anayasası gitsin, yerine Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılayacak anayasa gelmesi lazım.’ bunu herkes söylüyor. Söylüyoruz, hepimiz söyledik. Hadi buyurun hep beraber yapalım. Ben daha bu yola çıkmadan Sayın Kılıçdaroğlu’na şunu söyledim; ‘Tamam siz cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine karşısınız, parlamenter sisteme tarafsınız, bunu da biliyoruz ama yine çözüm var. Siz teklifinizi getirin, biz de teklifimizi getirelim, birlikte oylayalım, millete götürelim, millet hangisine karar veriyorsa o olsun.’ Buna da yanaşmıyorlar. Ne yapacağız söyleyin. Hadi gel kardeşim, bizimkini kabul etmiyorsan kendininkini getir. İkisini de millete götürelim, kararı işin sahibi versin, millet versin. Buna yanaşmayacaksın, bizim getirdiğimiz teklife ‘hayır’ diyeceksin, olur, ona da itirazımız yok ama demokrasiyi sindireceksin kardeşim. Öyle dayatmaydı, bilmem neydi, Meclis iradesini yok saymak günü gelir millet de sizi yok sayar. Milletin iradesini yok saymanın sonu budur. Onun için bu talihsiz beyanatı bir an önce düzeltmesi yerinde olur diye düşünüyorum.”

masa

Yıldırım, 2007’deki Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi bir elektronik muhtıra yayınlandığını, 28 Şubat benzeri bir girişim yaşandığını anımsattı.

Türkiye’de cumhurbaşkanlığı seçiminin hep problem olduğunu ifade eden Yıldırım, şöyle konuştu:

“Aynı şeyi 2007’de cumhurbaşkanlığı seçiminde de yapmaya çalıştılar. Bu sefer vesayetçiler Ana muhalefet partisini kullandılar, Cumhuriyet Halk Partisini kullandılar. Nasıl kullandılar? 367 icadıyla kullandılar, Cumhuriyet tarihinde hiçbir dönemde olmamış bir hukuk garabeti icat ederek. ‘Cumhurbaşkanını AK Parti seçemez’. Niye? 363 milletvekili var, cumhurbaşkanını seçemiyorsun. Böyle bir hukuk garabetini önümüze koydular. Biz de, ‘Kavga edecek halimiz yok, biz milleti temsil ediyoruz. Bize yakışmaz. Emaneti millete tekrar götürelim, sorunu millet çözsün.’ dedik.”

Anayasa değişikliği için 2007’de referandum yapıldığını anımsatan Yıldırım, değişikliğin referandumda kabul gördüğünü dile getirerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bugün yaptığımız, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dediğimiz bu değişiklik de o gün yapılan işin devamıdır. O günkü şartlar o kadarına imkan veriyordu, bugün onun devamı olan eksikliği tamamlıyoruz. Bunu yapmazsak ne olacak? Çift başlılık devam edecek. Bir yandan güçlü parlamenter sistem var, bir yandan halkın doğrudan seçtiği cumhurbaşkanı. Olmaz. Bir koltukta iki kaptan olmaz. Kaptanın tek olması lazım. Kişiler gelip geçici, önemli olan memleket. Koltuk sevdasında olsak biz bu değişikliğin peşinde olmayız. Bu yaptığımız değişiklik iradeyi, yetkiyi, sorumluluğu milletin doğrudan ülkeyi yönetecek olanlara vermesidir.”

Başbakan Yıldırım, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi kabul edildiğinde, seçilecek kişinin en fazla iki dönem cumhurbaşkanlığı yapabileceğini, üçüncü dönem seçilemeyeceğini, üçüncü dönem yeni yüzlerin, yeni ekiplerin gelmesi gerektiğini söyledi.

masa 2

“Cumhurbaşkanının sorumsuzluğu kalkıyor”

Yıldırım, “Hükümet sisteminde cumhurbaşkanına hiç kimse bir şey diyemiyor. İstediği gibi yetkiler kullanıyor, istediği gibi kanunlar çıkarıyor, vatandaş tabiriyle ‘Ali kıran baş yaran” eleştirilerinin yapıldığını hatırlatarak, mevcut sistemde cumhurbaşkanını halkın seçtiğini belirtti.

Yargılama konusunda tek istisnanın bulunduğuna, cumhurbaşkanının vatana ihanetten yargılanabildiğine, tanımlanmış böyle bir suçun da olmadığına dikkati çeken Yıldırım, “Diyelim ki bir suç uydurdular. O suçtan yargılanmasının yolu da Meclis’teki üye sayısının dörtte üçü, yani yüzde 75’i ‘evet’ diyecek. O zaman yargılanabilecek Yüce Divan’da. Peki biz ne getiriyoruz, bizim getirdiğimiz değişiklikte ne var? Cumhurbaşkanının sorumsuzluğu kalkıyor, yaptığı her türlü işten sorumlu. Herhangi bir suçla suçlanabiliyor, vatana ihanet değil her suçla suçlanabiliyor. Yargılanmasının yolu açılıyor. Yardımcısı da bakanı da hepsi.” ifadelerini kullandı.

Binali Yıldırım, anayasa değişikliğiyle cumhurbaşkanı için daha az milletvekilinin oluruyla yargılama yolunun açılabileceğini anlatarak, hem suç sayısının arttığına hem de yargılama için gerekli oy sayısının azaldığına işaret etti. Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yani üçte iki, yüzde 66. Mevcut sistem cumhurbaşkanını daha çok koruyor, suçlanamadığı halde çok koruyor. Şimdi suçlandığı halde daha az koruyor. Nerede bu cumhurbaşkanının sınırsız yetkisi, sıfır sorumluluğu, diktatörlük? Bunların hepsi çaresizliktir. Yani söyleyecek doğru şeyler, itirazlar bulamayınca doğru olmayan şeylere sarılmaktan başka bir şey değildir. Koca koca parti başkanları çıkıp, gerçekleri saptırmaya çalışması toplumda bir itibar kaybına da sebep oluyor. Her şeyi doğru söyleyelim, abartmayalım, kendi lehimize ayrı ayrı senaryolar üretmeyelim. Her şeyi topluma doğru söyleyelim, millet de herkesi dinlesin kararını versin.”

“SSK’da kuyruk yok çünkü başında Kılıçdaroğlu yok”

Türkiye’de güçlü iktidarlar olması halinde, başkanlığındaki 65. Hükümet’in, normal şartlarda 2183 yılında kurulması gerektiğinin altını çizen Yıldırım, milletin devamlı sandığa götürülmesinin, hükümetin devamlı değişmesinin zaman ve para kaybı olduğunu kaydetti. Yıldırım, “Yazıktır, günahtır. Bu memlekete ve millete bu yapılmaz. Biz bunu deyince, ‘Siz 15 senedir iktidardasınız, niye yapmadınız’ diyorlar. Bugün, ‘Siz iktidardasınız, niye şikayet ediyorsunuz, bu işler niye olmuyor.’ diyorlar. Oldu da senin haberin yok. SSK’da kuyruk yok çünkü başında Kemal Kılıçdaroğlu yok, AK Parti var. İlaç kuyruğu, muayene kuyruğu yok, hastanelerde hizmet var. ” diye konuştu.

Sistemin arızalarının giderilmesinin esas olması gerektiğini vurgulayan Yıldırım, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Çok şey söyleniyor da ben şunu anlayamıyorum. Yani CHP buna ‘hayır’ dedi de, ‘yargı bağımsız yerine tarafsız olsun’ diyorsunuz, niye karşı çıkıyorsunuz? ’18 yaş gençlerimiz hem seçsin hem seçilsin’ diyoruz, niye karşı çıkıyorsunuz? Bunları halka izah etmeleri lazım. Askeri yüksek yargıyı kaldıralım, yargıda çift başlılık olmasın, asker ayrıcalığı sivil ayrıcalığı olmasın, yargıda birlik olsun… Bunun nesine karşı çıkıyorsunuz? Bütün bu sorulara milletin önünde cevap vermek mecburiyetindeler. Milletin isteklerine karşı durulmaz. Durduğunuz zaman milletin önüne sandık geldiğinde gereken cevabı verir.”

LEYLA ALATON

“Sizler, Türkiye’nin hem aklı hem de vicdanısınız”

Yıldırım, Türkiye’nin her alanda yeni fikirlere, projelere ihtiyacı olduğunu söyledi.

Sivil toplum örgütlerinin, millete öncü olarak yapıcı, ufuk açıcı çalışmalarına ihtiyaç bulunduğunu dile getiren Yıldırım, “Sizler, Türkiye’nin hem aklı hem de vicdanısınız. Sizin başında olduğunuz örgütleri güçlendirmek, faaliyet alanlarınızı genişletmek için gereken her şeyi yaptık, bundan sonra da yapmaya da devam edeceğiz.” dedi.

Yıldırım, AK Parti dönemindeki kurulan sivil toplum örgütlerinin sayısının geçmiş dönemlerin çok üzerinde olduğuna dikkati çekerek, bunun da demokraside paylaşım anlamına geldiğini ifade etti.

“Her şeyin en iyisini ben bilirim, en iyisini ben yaparım” anlayışının artık geride kaldığını, devrin ortak sorumluluk ve akıl devri olduğunu belirten Yıldırım, “Bütün paydaşların, toplumun bütün temsilcilerinin, hiç kimsenin, tek bir kişinin bile dışlanmadan ‘Bu benim ülkem, bu bayrak benim bayrağım, bu millet benim milletim, bu devlet benim devletim’ diyebileceği bir anlayışı yerleştirmek… Bu da sivil toplum örgütleriyle daha yakın çalışmaktan geçiyor.” şeklinde konuştu.

AK Parti bünyesinde sivil toplum iletişim merkezi kuracaklarını aktaran Yıldırım, iletişimi güçlendirmek, sorunlara daha hızlı çözümler üretmek için daha büyük adımları bundan sonra da atmaya devam edeceklerini bildirdi.

Sivil toplum kuruluşlarının desteklendiği bu tür organizasyonlarla Türkiye’nin hızının artacağını, demokrasisinin daha da güçleneceğini vurgulayan Yıldırım, AK Parti olarak Türkiye’nin ufkunu açacak, milletin geleceğini aydınlatacak her türlü gayretin hep arkasında olduklarını bundan sonra da olmaya devam edeceklerini dile getirdi.

Başbakan Binali Yıldırım, projelerin millete hayırlı olmasını dileyerek, ödül alan proje sahiplerini kutladı.

Sivil Toplum ve Halkla İlişkilerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Fatih Şahin ise, AK Parti’nin muhafazakar, demokrat siyasi kimliğe sahip, insanı merkeze alan hizmet odaklı bir siyasi parti olduğunu hatırlatarak başladı sözlerine.

kürsü baskan

Vesayetin prangalarından kurtulmuş, özgür, demokratik, herkesin, her düşüncenin ve her inancın rahatça yaşayabileceği, sivil düşüncenin hakim olduğu bir Türkiye hayaliyle siyasi hayata başladıklarını vurgulayan Şahin, büyük Türkiye yolculuğuna adım attıkları 2001 yılından bu yana hayal ettikleri bütün engellemelere rağmen demokratikleşme reformlarıyla dolu 15 yılı geride bıraktıklarını ifade etti.

Şahin, AK Parti’nin bu başarısının en önemli paydaşlarından birinin de sivil toplum kuruluşları olduğuna işaret ederek, Hazreti Muhammed’in “bir millet istişare ettiği müddetçe zillete düşmez.” sözünü rehber edindiklerini aktardı.

Günümüzde sivil toplum kuruluşlarının da insan sevgisi ve hoşgörüyü esas alarak, hayırda birbirleriyle yarıştığını, ekonomik ve sosyal sorunların aşılmasında önemli sorumluluklar üstlendiğine değinen Şahin, temsil ettiği kitlenin haklı menfaatlerinin sözcülüğünü ve savunuculuğunu yapan sivil toplum kuruluşlarının güçlü ve etkin olmadığı bir ülkede, katılımcı demokrasiden bahsetmenin mümkün olmadığını bildiklerini dile getirdi.

“Sıkı bir iletişim ve etkileşim içinde olacağız”

Şahin, son yıllarda Türkiye’de sivil toplumun bölgesel ve küresel bir nitelik kazandığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:

“Sivil toplum kavramının öneminin artmasıyla birlikte, sivil toplum faaliyetleri de giderek yaygınlaştı ve sivil toplum kuruluşlarının sayısı arttı. Sivil toplum kuruluşları ile iş birliğini geliştirmek amacıyla, partimiz bünyesinde yeni bir sistemi hayata geçiriyoruz. Bu sayede bütün sivil toplum kuruluşları, yakın zamanda hizmete alacak olduğumuz AK Parti Sivil Toplum İletişim Merkezi (AKSİM) üzerinden daha hızlı bir şekilde bizlere ulaşabilecek, görüş, öneri, talep ve eleştirilerini tarafımıza iletebilecek. Bizler de bu platform aracılığı ile tüm sivil toplum kuruluşlarımız ile daha sıkı bir iletişim ve etkileşim içinde olacağız.”

Şahin, “Yılın Sivil Toplum Farkındalık Ödülleri” organizasyonunu, sivil toplum kuruluşları ile kurulan bağın daha da güçlendirilmesi, toplumda farkındalık oluşturan çalışmaların kamuoyuna tanıtılması, ödüllendirilmesi ve benzer çalışmaların teşvik edilmesi düşüncesiyle gerçekleştirdiklerini vurguladı.

Şahin, fedakarlık göstererek, yoğun mesai harcayan, jüri üyeleri Leyla Alaton, Sibel Eraslan, Ahmet Güneştekin ve İhsan Aktaş ile birim başkan yardımcıları ve çalışanlarına teşekkür etti.

jüri

Sivil toplum çerçeve yasası yolda

Sivil Toplum ve Halkla İlişkiler Başkanlığı olarak sivil toplumun geliştirilmesi ve güçlendirilmesine yönelik çalışmalara bundan sonra da devam edeceklerini söyleyen Şahin, çağın ihtiyaçlarını karşılayacak “sivil toplum çerçeve yasasını” ülkeye kazandırmayı ümit ettiklerini kaydetti.

10 ana kategoride ödül verildi

Proje kapsamında, insan hakları, kültür ve sanat, eğitim, kadın, sosyal sorumluluk, yardımlaşma/insani yardım, hayvan hakları, çevre ve sağlık, bilim ve teknoloji, gençlik ve spor olmak üzere 10 ana kategoride ödül verildi.

Hayvan hakları kategorisinde, “Yuvaya Dönüşen Plastikler” projesiyle Plastik Sanayicileri Derneği (PAGDER),

Eğitim kategorisinde, “Meridyen Münazara Okulu” projesiyle Meridyen Destek Derneği,

Gençlik ve spor kategorisinde, “Genç Kaşifler Keşifte” projesiyle Çorum Eğitim Kültür ve Araştırma Derneği ödüle layık görüldü.

İnsan hakları kategorisinde iki ödül verildi.

“Acı Roman” projesiyle Bursa Roman Kültürünü Araştırma Geliştirme, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği ile “15 Temmuz Darbe Girişimi: Olaylar ve Gerçekler” projesiyle Sabah Gazetesi ödüle layık görüldü.

Kadın kategorisinde “Sultan Annelerin Başarı Öyküsü” projesiyle Saitabat Köyü Kadınları Dayanışma Derneği,

Kültür ve Sanat kategorisinde, “Gaziantep’in Gençleri Mozaikle Buluşuyor” projesiyle Fiziksel Engelliler Vakfı,

Bilim ve Teknoloji kategorisinde, “Kızlar Kodluyor” projesiyle Robincode Bilişim Teknoloji ve Girişimcilik Derneği,

Yardımlaşma ve İnsani yardım kategorisinde, “Tarım Okulu” projesiyle İHH İnsani Yardım Vakfı,

Sosyal Sorumluluk kategorisinde, “Metrobüste Yer Verme Eylemi” projesiyle Genç Türkiye Platformu,

Çevre ve Sağlık kategorisinde ise “Türkiye Nüfusu Kadar Ağaç” projesiyle Konya Şeker Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi ödül aldı.

SAİTABAT PROJE

Dört özel ödül

“En özgün proje” kategorisinde iki proje ödül almaya hak kazandı. “Okumuş Gençlik” projesiyle Muş Kent Konseyi Gençlik Meclisi ve “Kadayıf Ustaları” projesiyle Kınalı Eller Kadın Derneği’ne ödül verildi.

“En iyi mikro proje” kategorisinde, “Gençlere Umut, Geleceğe Işık” projesiyle Ortadoğu Sosyal Projeler ve Araştırmalar Genel Merkezi Derneği ve “Misafirim Olur Musun?” projesiyle Türkiye Beyaz Ay Derneği Tokat Şubesi ödül aldı.

Yılın en çok ses getiren sivil toplum projesi

Yılın en çok ses getiren sivil toplum projesine “Recep Tayyi̇p Erdoğan Özel Ödülü” takdim edildi. Bu ödüle, “Gaziantep’in Gençleri Mozaikle Buluşuyor” projesiyle Fiziksel Engelliler Vakfı layık görüldü.

Törende ödül alan proje sahiplerine el kamerası, fotoğraf makinesi ve dizüstü bilgisayar hediye edildi.

ERDOĞAN ÖZEL ÖDÜLÜ