“Son Kale Haymana” Sempozyumu

“Son Kale Haymana” Sempozyumu

Ankara’da 8. Uluslararası Sakarya Meydan Muharebesi ve Haymana Sempozyumu düzenlendi.

Sempozyumun açılışında konuşma yapan Genel Sekreter Fatih Şahin, organizasyon ortağı bütün kurum ve kuruluşlara çok teşekkür ettiğini belirterek, “Bundan 98 yıl önce varoluş ve yok oluş arasında verdiğimiz mücadelenin şanlı zaferi Sakarya Meydan Muharebesinin kahramanlarını, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere tüm şehitlerimizi ve ebediyete irtihal eden gazilerimizi rahmetle, minnetle ve şükranla yâd ediyorum. ” dedi.

“Bin yıldır aziz vatan toprağını kanıyla sulayan, bayrağımız, vatanımız ve mukaddesatımız uğrunda canlarını feda eden şehitlerimizi, bu uğurda mücadele eden gazilerimizi ve bütün isimsiz kahramanları rahmetle anıyorum.” ifadelerini kullanan Genel Sekter Şahin, şunları kaydetti:

Değerli Misafirler, Kıymetli Hazirun;

Tarihler 13 Eylül 1921’i gösterdiğinde, yani bundan 98 yıl önce; bütün dünya maddi ve manevi olarak her şeyini yitirmiş bir milletin Anadolu bozkırından bir güneş gibi yeniden doğuşuna şahit olmuştur.

1912-1913 yıllarında yapılan balkan savaşlarını da sayacak olursak hiç durmadan tam dokuz yıl boyunca savaşan milletimiz, Anadolu’nun bağrına saplanan hançeri söküp atmak için kutlu bir kurtuluş mücadelesi başlatmıştı.

1. Dünya Savaşının en acımasız sahneleri bizim savaştığımız 7 ayrı cephede gerçekleşmişti. Savaş yorgunu bir milletin elinde anayurdu Anadolu’dan başka bir yer kalmamıştı.

Bugün de olduğu gibi, Anadolu sığınağımız, Anadolu hayat bulduğumuz, uğrunda feda-i can eylediğimiz aziz vatan toprağımızdı.

1.Dünya Savaşında bir kere olsun karşı karşıya gelmediğimiz Yunanlılar 1921 yılında arkalarına almış oldukları egemen güçlerin de desteğiyle İzmir başta olmak üzere ege bölgesinde yakıcı bir işgale başlamıştı.

Sevr anlaşmasıyla kıpırdayamaz bir haldeyken cephelerde yüz binlerce vatan evladını şehit vermiş olan milletimiz kaderine razı olmuş bir şekilde kan, gözyaşı ve acının bir an önce geçmesini bekliyordu.

İşte böylesi bir dönemde küllerinden yeniden doğmak, ya olmak ya da olmamak üzere Mustafa Kemal Paşa’nın yaktığı direniş meşalesi henüz son sözünü söylememiş olan milletimizin bağrından imanıyla ve kararlılığıyla bir güneş gibi yükselecekti.

Değerli Misafirler, Kıymetli Hazirun;

1921 yılının 10 ile 24 Temmuz tarihleri arasında yapılan Kütahya ve Eskişehir savaşlarında yunanların galip gelmesi kıt kanaat imkânlarla mücadele veren ordumuzda ve milletimizde moral bozukluğuna sebep olmuştu.

Büyük bir öngörüyle orduyu Sakarya nehrinin doğusuna çekerek yeni savunma hattı oluşturma ve tekrar derlenip toparlanarak Yunan ordusunun karşısında durmak amaçlanmıştı.

Polatlı ve Haymana arasındaki 40 kilometrelik alana çekilen ordumuz bir varoluş savaşı vermeye hazırlanıyordu.

Anadolu’da 1921 yılının ağustos ayının sıcağı o güne kadar olanlardan çok farklı geçmekteydi. Toz duman içinde bir ölüm-kalım savaşına hazırlanan Türk Milleti, genciyle yaşlısıyla, erkeğiyle kadınıyla tam bir seferberlik haline girmişti.

Değerli Misafirler,

Milletler arasında tarihte birçok sebepten dolayı savaşlar olmuştur. Bu savaşların meydana gelmesinde çeşitli etkenler sıralanabilir.

Fakat bizim millet olarak tarih sahnesine çıktığımız andan itibaren hiçbir zaman haksız ve de hukuksuz yere savaşa girdiğimiz olmamıştır.

Tarih boyunca her zaman adaleti, hukuku ve insan onurunu korumanın mücadelesini verdik.

Zulme, haksızlığa ve esarete karşı adaleti, merhameti ve özgürlüğü tarih boyunca savunduk.

Bundan 100 yıl önce de vermiş olduğumuz mücadele kendi toplumlarının zenginliği ve refahı için bizleri esaret altına alarak sömürmeye; hakkımızı ve özgürlüğümüzü esaret altına almaya gelenlere karşı verdiğimiz kutlu bir kurtuluş mücadelesidir.

Bizlere savaş açan düşmanlarımızın bile savaş esnasında bu aziz milletten öğrendiği çok şey vardır.

İnsanlığın maddi ihtiras uğruna ayaklar altına alındığı bir yüzyılda bütün dünyaya insanlığı, insan onurunu ve insan haklarını hatırlatan ve öğreten, yüce milletimiz olmuştur.

Bu sebepledir ki; Sakarya bir daha diz çökmemek üzere ayağa kalkanAnadolu’nuntarihe altın harflerle yazılan kahramanlık destanıdır.

Sakarya, saf ve mazlum Anadolu çocuğunun varoluş destanıdır.

Sakarya sabrın, fedakârlığın, birliğin ve kardeşliğin bilinci ve şuurudur.

Üzerinden asırlar geçse de bu millet aynı ruhu ve aynı duyguları daima yaşayan ve yaşatan bir millettir.

Değerli Misafirler, Kıymetli Hazirun;

Çanakkale ve Malazgirt zaferlerinin barındırdığı anlam ve mana her ne ise Sakarya meydan muharebesi de milletimiz için aynı anlam ve öneme sahiptir.

Eğer Sakarya’da düşman bozguna uğratılmamış olsaydı ilk hedefleri Ankara ve Ankara’da millet iradesinin tecelligahı olan Türkiye büyük millet meclisi olacaktı.

Ve bütün Anadolu işgal edilecek ve esaret altına alınacaktı. Bu yüzdendir ki milletimiz Sakarya’da varoluş mücadelesi vermiştir.

Anafartalar, Arıburnu ve Conkbayırı’ndaki kahramanlık ve destanların bir benzeri mangal dağında, Sarıçaltepe mevzilerinde, Duatepe’de ve haymana ovasında yaşanmıştır.

Bin yıldır Anadolu’yu vatan yapan ruh burada yeniden küllerinden doğmuştur.

Bozkırın yiğit çocukları, gençleri, anaları, beyleri tarihe altın harflerle yazılan Sakarya zaferinin başkahramanlarıdır.

İnancın, sabrın ve vatan aşkının dillere destan örneğidir.

Değerli Misafirler,

Millet olarak bir eksiğimiz var; o da milletleri kıskandıracak büyük mücadele ve başarıları akademiye, bilim hayatına, kültür ve eğitim alanlarına tam manasıyla taşıyamıyor, yansıtamıyor olmamızdır.

Sakarya meydan muharebesi de üzerinde çok fazla durmadığımız destanlarımızın başında gelmektedir.

Makaleler, tezler, doktora çalışmaları, hikâyeler, romanlar ve şiirler bir milletin kalıcı hafızasını oluşturur.

Bu nedenle tarih bilimi ve tarih bilinci özellikle çağımızda çok büyük bir önem arz etmektedir.

Tarihimizdeki bu büyük kahramanlık destanını böylesine güzel ve anlamlı bir etkinlikle kutlayan, akademik yaşama da bu konuda sempozyum düzenleyerek katkı sağlayan bütün kurum ve kuruluşlara, tebliğleriyle katkı sağlayacak olan kıymetli hocalarımıza ve emeği geçen herkese çok teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum.

Ben bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken vatan uğrunda şehadete eren bütün kahramanlarımızı, bu vatan için mücadele vermiş bütün gazilerimizi tekrar rahmet ve şükranla yâd ediyorum. Sakarya Meydan Muharebesi’nin isimsiz kahramanlarını hayırla anıyorum.

Başkomutan olarak bu zaferi bizlere yaşatan Gazi Mustafa Kemal   Atatürk ve silah arkadaşlarını minnetle yâd ediyor,

Hepinizi saygıyla selamlıyorum…