Ankara Milletvekili Fatih Şahin’in, 17.11.2014 tarihinde, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda, Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşma:
Sayın Başkan, Sayın Bakanım, Saygıdeğer Komisyon Üyeleri;
Sözlerimin başında Gençlik ve Spor Bakanlığımızın bütçesinin ülkemize, sporumuza ve gençliğimize hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum.
Bakanlık faaliyetleriyle ilgili olarak daha ziyade gençlik üzerinde durmak istiyorum. “Gençlik” kavramının modern çağlarda özellikle sanayi devrimiyle birlikte ortaya çıkmış bir kavram olduğunu görmekteyiz. Özellikle ihtisaslaşmanın, meslek sahibi olmanın bir sonucu olarak eğitim süresinin uzamasıyla, çocuklukla yetişkinlik arasındaki sürenin açılması “gençlik” diye modern bir kavramın ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Bununla birlikte, birçok ideolojinin, birçok “izm”in kendi dünya görüşlerini, düşüncelerini tahkim etmek için gençleri kullandığını, bir ulus inşasında, özellikle bütün totaliter ve faşizan anlayışın gençler üzerinde bir mühendislik faaliyeti içerisinde olduğunu, bu anlamda, özellikle millî eğitimi çok etkin bir şekilde kullandıklarını, tabiri caizse eğitimi, gençlik politikalarını bir mekanizma olarak görerek bir taraftan gençlerin konulduğu, diğer taraftan da kendilerince makbul vatandaşların çıktığı bir sistem içerisinde gençleri işlenecek bir ham madde olarak gördüklerini müşahede etmekteyiz.
Bizim coğrafyamızda da aslında bu çok farklı değil. Daha 19’uncu yüzyıla kadar indiğimizde birçok olayda gençlerin çok aktif olarak kullanıldığını, Kuleli İsyanı, Babıali Baskını ve Talebe-i Ulum gibi olaylarda hep gençlerin ön planda olduğunu görmekteyiz.
Cumhuriyet tarihiyle birlikte de aslında durum çok fazla değişmiyor. Özellikle tek parti iktidarı döneminde, dönemin totaliter ve faşizan sistemlerinden esinlenilerek gençlerin bir ham madde gibi işlendiğini o zaman da görmekteyiz. Tek parti iktidarının sona ermesinden sonra çok partili hayata geçmemizle birlikte o beyaz devrimin yaşanmasından sonra, maalesef bu topraklardaki çok partili hayattaki ilk darbe olan 1960 darbesinde de gençlerin çok aktif olarak kullanıldığını, üniversiteli gençlerin sahaya sürüldüğünü görmekteyiz.
Aslında demokrasi tarihimiz aynı zamanda gençlerin bir kıyım tarihi olarak da okunabilir. 1960’lar, 1970’ler, 1980’lerde, darbe dönemlerinde, aynı merkezler ve aynı mahfiller tarafından gençlere kıyıldığını düşünüyoruz.
Nüfusumuzun yarısı neredeyse 30 yaşının altında. Bölgesel rekabet içerisinde olduğumuz ülkelerle kıyasladığımızda en büyük avantajımız genç nüfusumuz. Bunu ne kadar bir nüfuza dönüştürebiliyoruz, bence bunun üzerinde uzun uzun konuşmalıyız.
Bütçelere baktığımızda AK PARTİ iktidarlarıyla, hükûmetleriyle birlikte Millî Eğitim ve Gençlik bütçelerinin her zaman toplam bütçe içerisindeki yerinin daha da arttığını görmekteyiz. En önemli kalemler sosyal yardımlar, eğitim ve gençliğe harcanan para hep artmakta, savunma giderleri azalmaktadır. Bu çok net, bariz bir şekilde görülebilmektedir. Bu aslında ülkemizdeki demokratikleşmenin, çözüm sürecinin gençler lehine ne kadar önemli olduğunu da ortaya koyuyor.
AK PARTİ iktidarıyla birlikte, özellikle darbelerde hep ön plana sürülen, birbirine kırdırttırılan gençlere olan bakış açısının da çok somut, net bir şekilde değiştiğini görmekteyiz. Siyaset açısından gençleri bir oy deposu, bir eleman deposu, militan deposu olarak gören bir anlayıştan, gençleri siyasetin aktörü, siyasetin öznesi hâline getiren, diğer birçok sosyal alanda olduğu gibi gençleri önemseyen, onlara sorumluluk veren, yetki veren bir anlayışın geliştiğini, birçok alanda olduğu gibi aslında bu alanda da bir zihinsel devrim yaşandığını, geride bıraktığımız on iki yıl içerisinde hep birlikte gördük. Bunun en somut örneklerinden bir tanesi de müstakil bir Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın kurulması, her ile üniversite kurulması, üniversite sayısında yüzde yüzün üstünde bir artış yaşanmış olmasıdır.
Tesisleşmede, kredi ve burslarda, spora ve sporcuya verilen desteklerde, hangi alana bakarsanız bakın, AK PARTİ iktidarına kadar yapılan hizmetlerden çok daha fazlasının AK PARTİ iktidarıyla birlikte yapıldığını görmekteyiz. Bu anlamda, bu zihinsel devrimin bundan sonra da çok daha hızlı bir şekilde ilerlemesini arzu ediyor, bunun hazırlıklarının, planlamalarının da yapıldığını görüyorum.
Gençlere güvenen hiçbir ülke bugüne kadar kaybetmemiştir, gençlere güvenen hiçbir anlayış, hiçbir siyaset tarzı kesinlikle kaybetmemiştir.
AK PARTİ iktidarı döneminde seçilme yaşı 25’e indirildi. Bu gerçekten de devrim niteliğinde bir adımdı ancak elbette ki yeterli değil. Biz bunu yeterli bulmuyoruz, seçilme yaşının 18’e düşürülmesini arzu ediyoruz, bu konuda bir Anayasa değişikliği teklifimiz de var. Her ne kadar diğer siyasi partiler bunlara sıcak bakmasa da maalesef, Türk gençliğini tahfif edici bir şekilde 18 yaşında 2 genç kardeşimizi, Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, basın toplantı salonunda sağına, soluna alarak ve “Bunlar mı milletvekili olacak?” diyen bir siyasi anlayışa rağmen ve buna inat seçilme yaşını 18 yaşına indirmemiz gerektiğini söylüyorum.
Bugün Almanya’da, Hollanda’da, İsviçre’de, Avrupa’nın birçok kentinde 18 yaşında seçilme imkânı var. Neden bizde olmasın?
Bu bağlamda, çözüm sürecinin de çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü ülkedeki çatışma ortamından her zaman için gençler zarar görmüştür, terörün kaybedeni hep gençler olmuştur. Gençler askerde ölmüştür, dağda ölmüştür, eğitim imkânlarından mahrum kalmışlardır. Bu anlamda, hep “Analar ağlamasın.” mottosu kullanılıyor. Analar niçin ağlıyor, buna bakmamız lazım. Çünkü gencecik evlatlarını kaybediyorlar. Bundan dolayı çözüm sürecine hep birlikte, dört elle sarılmamız gerektiğini düşünüyorum.
Sayın Bakanım bizlere önemli bir bilgi notu dağıttı. Burada Ankara’ya yapılan 400 milyon TL’ye yakın bir yatırım söz konusu. En son maddede de Ankara Stadyumu ile ilgili bir bilgi var, arazi tahsis ve proje çalışmalarının devam ettiğini Sayın Bakanımız burada iletmişler. Bir Ankara Milletvekili olarak bununla ilgili de daha ayrıntılı bilgi istiyorum.
Bu düşüncelerle, 2015 bütçesinin ülkemize ve gençliğimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, saygılar sunuyorum.