Ankara Milletvekili Fatih Şahin’in 26 Şubat 2014 Çarşamba günü, TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmanın metni.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi üzerinde AK Parti grubu adına söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum…
Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi “17 Aralık 2013 tarihinde başlatılan operasyonların araştırılmasını” teklif etmektedir.
Öncelikle 17 Aralık 2013’te ne olduğunu, o tarihten bu yana neler yapılmak istendiğini açık ve net bir şekilde ortaya koymak gerekmektedir.
17 Aralık 2013’te, devlet içerisinde gizlenemeyen, aslında artık gizlenme ihtiyacı da hissetmeyen kayıt dışı neo-vesayet odakları hukuki bir soruşturma kisvesi altında bir darbe girişiminde bulunmuştur.
Türkiye’nin sorunlarını çözmesinden, yüklerinden, prangalarından kurtulmasından, Türkiye’nin küresel ve bölgesel etkinliğinden rahatsız olanların hizmetkârlığını ve taşeronluğunu yapan, yargı ve emniyet bürokrasisi içerisine çöreklenmiş cunta, Türkiye’ye, Türkiye Cumhuriyeti devletine ve milletimize alçakça bir tuzak kurmuştur.
Türkiye’yi çıkmış olduğu kutlu yolculuktan döndürmeyi hedefleyen bu tuzak devlet içine çöreklenmiş, kendi müstakil gündem ve hedefleri olan otonom bir yapı, bir çete tarafından tertiplenmiştir.
Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,
AK Parti iktidarları döneminde kazanan her zaman aziz milletimiz olmuştur. Ülkemizin tüm beşeri ve tabi kaynakları milletimize hizmet için kullanılmış, bu kaynaklara el uzatanlara asla ve asla müsamaha gösterilmemiştir.
Tabi AK Parti iktidarları döneminin bir de kaybedenleri vardır. Kimdir bu kaybedenler?
– AK Parti iktidarlarından önce yüksek faiz geliri elde edenlerdir.
– Terörden nemalanan şer odaklarıdır. Terörden, kandan ve gözyaşından beslenen siyasi ve bürokratik odaklardır.
– Tekel oluşturan sermaye grupları, ülkenin kaynaklarının kendilerine peşkeş çekilmesine, kendilerine ikram edilmesine alışmış çıkar gruplarıdır.
– 2002 öncesinde topluma, siyasete manşetleriyle, dezenformatik haberleriyle yön veren medya gruplarıdır.
– Medeniyet köklerimize, tarihimize vurgu yapmamızdan, bu topraklardan aldığımız güç ile siyaset üretmemizden, mazlumun, mağdurun, gözü yaşlı halkların yanında olmamızdan, Suriye, Filistin, Mısır dememizden rahatsız olanlardır.
– Devlet içerisinde istediği gibi örgütlenemeyen, devleti esir alma sevdasını gerçekleştiremeyen çetelerdir.
Kendi şahsi menfaatini, kendi grubunun, ailesinin, şirketlerinin, oligarkının menfaatlerini milletin menfaatinden üstün gören kaybedenler kulübü, son yıllarda kendi cemaatinin, camiasının menfaatini milletin menfaatinden üstün görenler ile iş birliği içerisine girmiştir.
Bu iş birliğini 7 Şubat 2012’de gördük.
Bu iş birliğini Gezi Parkı olaylarında gördük.
Bu iş birliğini ODTÜ olaylarında gördük.
Bu iş birliğini devlet içerisinde çöreklenmiş örgütün, sahip olduğu bilgileri AK Parti döneminin kaybedenlerine aktararak onlara çıkar sağlamasında gördük.
Ve bu iş birliğini son ve en somut olarak 17 Aralık’ta gördük.
Demokratik yollar ile AK Parti iktidarını engelleyemeyenlerin, siyasetten, dolayısıyla milletten ümidini kesenlerin bir yargı/emniyet darbesiyle seçimle iş başına gelmiş meşru hükümeti alaşağı etmeye çalıştığını gördük, görüyoruz.
Kaybedenler kulübünün devlet içine çöreklenmiş çeteyi tetikçi olarak kullandığını görmekteyiz.
Sadece tetikçiye odaklanıp, bu tetikçiyi kiralayan iradeyi gözlerden kaçırmamalıyız.
Bu kirli ittifakın ortaklarının gözü, hedeflerine ulaşmak için Türkiye’yi gözden çıkaracak kadar dönmüştür.
Bu kirli ittifakın ortakları hiçbir hukukî, insanî, ahlakî sınır tanımamaktadır.
Bu ittifakın son müsameresi geçtiğimiz günlerde ahlaksızca montajlanmış, tamamen gerçek dışı bir ses kaydıdır.
Başbakanımız ile oğlu arasında gerçekleştiği iddia edilen bu konuşma kaydının ucuz ve ilk dinlemede dahi anlaşılabilecek basitlikte montajlandığı aşikârdır.
Konuşma kaydı kendi içinde çelişkilerle doludur. Konuşmanın geçtiği tarihin, geçtiği saatin, başbakanımızın çalışma faaliyetleriyle örtüşmediği somut ve rasyonel verilerle ortadadır.
Belli ki gündemi değiştirmek amacıyla, aceleyle üretilmiştir.
Örneğin, konuşma kayıtlarından birinin gerçekleştiği iddia edilen saat, Başbakanımızın Şeb-i Aruz töreninde yaptığı salon konuşmasına denk geliyor. Ki o açılış konuşması birçok televizyon kanalından canlı olarak verilmiştir.
Başbakanımızın bu kayıttaki konuşmasının neredeyse tamamı kesik kesik tek cümle hatta kelimelerden oluşmaktadır. Konuşmanın birçok yerinde ses parçalarının kaldığı net bir şekilde anlaşılmaktadır.
Bu ses kaydı Başbakanımızın farklı tarihlerde yaptığı konuşmalarından alıntılar yapılarak üretilmiştir. Alıntıların üzerine montaj yapılarak ilaveler yapılmaya çalışılmıştır. Ancak altında sesler unutulmuştur. Bu ses kaydı ucuz bir montajdır.
Konunun uzmanlarının görüşü ve hatta ilk dinlemede hemen herkeste oluşan intiba budur.
Bu kaset komplosu tutmamıştır, tutması da mümkün değildir.
Dinleme skandalını gündemden düşürmek için sergilenen bu tiyatro fiyaskoyla sonuçlanmıştır.
Sayın başkan değerli milletvekilleri,
Son dönemde yaşanan gelişmelerin hedefinde yalnızca AK Parti ve AK Parti hükümeti yoktur.
Bu darbe girişiminin hedefinde Türkiye Cumhuriyeti devleti ve aziz milletimiz vardır.
Hedefte ülkemizin siyasi ve ekonomik istikrarı vardır.
Bir bütün olarak siyaset kurumu vardır.
Ancak bazılarının tezgâhlanan tuzağa düştüğünü, ara rejim sevdalarının depreştiğini, “Bir karambol olur da bize de bir koltuk düşer mi?” Düşüncesiyle bazı siyasetçilerin bu kaybedenler kulübünün ve tetikçilerinin peşine takıldığını görmekteyiz.
Birileri kalkıp “hükümetin meşruiyetini kaybettiğini” söylemektedir.
Siyasetin tek meşruiyet kaynağı vardır, o da millettir.
Önümüzdeki 16 ayda üç kez milletimizin önüne sandık konacak. Gelin kozumuzu orada paylaşalım.
Siyaset dışı araç ve yöntemlerden vazgeçin.
Gelin sorunlarımızı milletimizin hakemliğinde çözelim.
Sayın Başkan Değerli Milletvekilleri,
Bugün artık bir önceki yüzyılda kalmış zayıf, eski Türkiye yok.
Bugün kendine güvenen, güçlü, iddia sahibi, potansiyelinin farkında bir Türkiye var.
Tarihimizden, kültürümüzden, medeniyetimizden, bu topraklardan aldığımız güçle hedeflerimize koşar adım ilerliyoruz.
Hiçbir güç, ittifak, tuzak bu yeni Türkiye’yi, 21. yy’nin Türkiye’sini yolundan, hedeflerinden, iddialarından, medeniyetimizin bize yüklediği misyondan vazgeçiremeyecek.
Devlete ve millete musallat olmuş bu asalak ve taşeron örgütü ve arkasındaki güçleri teşhir etmek, etkisiz hale getirmek, tasfiye etmek ve bu millet düşmanı güruhlardan hukuk önünde, tarih önünde, millet önünde hesap sormak milletimize karşı en büyük sorumluluğumuz ve görevimizdir.
Bütün ihanetlerini bir bir ortaya çıkaracağız.
Kurdukları bütün kumpasları gözler önüne sereceğiz.
Henüz tarih bile olmamış yakın geçmişimizdeki karanlık noktaları tek tek aydınlatacağız.
Türkiye’yi nüfuz edilemeyen, kontrol edilemeyen, kapalı, karanlık, hiyerarşik, denetlenemeyen vesayet odakları mı yönetecektir, yoksa seçilmiş siyasi iktidar mı yönetecektir?
Cevap verilmesi gereken asıl soru budur.
Biz Türkiye’yi yönetme iradesini hiçbir sermaye grubuyla, hiçbir medya grubuyla, hiçbir örgütle paylaşmadık, bundan sonra da paylaşmayacağız.
Kuru gürültüye pabuç bırakmayacağımızın altını bir kez daha çiziyor, CHP grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum…